Eki 21, 2019
902 Görüntüleme

MARKA İHLALİ, MARKA TECAVÜZÜ, MARKALARIN ve TECAVÜZÜN KAPSAMI

Yazan
banner

Marka sahibinin ancak tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markasını kullanma hakkı bulunmaktadır. Marka ihlali veya marka tecavüzü iddiasıyla karşılaşanın üretim yaptığı malların tescil kapsamındaki mallardan olup olmadığının tespiti gerekir. Şayet tescilli markası kapsamında mütecaviz olduğu iddia edilenin ürettiği mallar bulunmadığı takdirde tanınmış marka korunmasından yararlanarak  marka hakkına tecavüz edilip etmediğinin tespiti yapılmalıdır. 

Yargıtay 11. HD.  E. 2019/773 K. 2019/2100 T. 13.3.2019

Davacı vekili, davacı şirketin otomotiv sektöründe faaliyet gösterdiğini, ilk defa 1989 yılında tescil edilen ve devamında 2007 ‘ye kadar değişik tarihlerde davacı adına tescilli “LEXUS” markaları bulunduğunu, markanın Türkiye dahil dünyanın pek çok ülkesinde tescilli olduğunu, davalı adına 195959 numara ile 9, 16, 28. sınıftaki mallar için tescilli ”LEXUS” markasının davacı adına tescilli tanınmış “LEXUS” markasının itibarından haksız kazanç sağlanmasına neden olduğunu ve ayırtedici karakterine zarar verdiğini ileri sürerek 556 Sayılı KHK’nın 7/1-b , 8/1-b , 9, 14, 35, 42 ve Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi uyarınca ve ayrıca kullanmamadan dolayı davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini, davalının tescilli markasının tescil kapsamı dışında kalan mallar üzerinde kullanılmasının davacıya ait marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davalının eylemlerinin durdurulması ve önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının teminat yatırması gerektiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, tescil kapsamı dışında kullanımın söz konusu olmadığını, iddiaların haksız olduğunu, davacı markasının tanınmışlık düzeyinin yüksek olmadığını, davacının kötüniyet olgusunu ispat edemediğini, davalı markasının tanınmış olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Bozmaya uyulmakla yapılan yargılamada mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı markasının tanınmış marka olduğu, davalının davacıya ait tanınmış markanın itibarından haksız kazanç sağlamasına ve davacıya ait “LEXUS” markasının ayırt edici karakterine zarar vermesine neden olduğu gerekçesiyle davalı adına tescilli 95959 numaralı ”LEXUS” ibareli markanın tescilli olduğu tüm sınıflar bakımından hükümsüzlüğüne, kullanmama nedeniyle hükümsüzlük talebi hakkında Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı dikkate alınarak esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına, “parti ve disco ışığı, flaşör, gece lambası, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” emtilarında tescili almadığı halde ve davacının tescili kapsamında bulunan emtia sınıfında davalının ticari olarak faaliyette bulunduğu anlaşıldığından bu ürünler yönünden marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, kullanımın durdurulmasına ve önlenmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.

1-) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları, davalının ise aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-) Dava, markanın hükümsüzlüğü ile marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesine ilişkindir. Her ne kadar yerel mahkemece davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmiş ise de, olaya uygulanacak 556 Sayılı KHK 41/a maddesi uyarınca marka hükümsüzlük davası 5 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Kötü niyetle tescil edilen markalar yönünden ise hükümsüzlük davası açma hakkı hak düşürücü süreye bağlı değildir. Ancak bu halde, dava açan kişinin de kötüniyetli olmaması ve aynı zamanda karşı tarafın kötüniyetini ispat etmesi gerekir. Tek başına tanınmış bir markanın aynı/benzer tescil edilmiş olması markanın kötüniyetli tescil edildiği anlamına gelmez. Böyle bir ihtimalde 556 Sayılı KHK 8/4 maddesi koşulları dikkate alınarak hükümsüzlük talebinin incelenmesi gerekir. Bu kapsamda, davalının 98/3491 Sayılı “LEXUS” ibareli ve 20.03.1998 başvuru konusu yaptığı markasını kullanılıyor olması da dikkate alındığında, başvuru tarihi itibariyle kötüniyetli olduğundan bahsedilmesi mümkün değildir. Yerel mahkemece aksi düşünce ile kötüniyetle tescil nedeniyle hükümsüzlük kararı verilmesi doğru olmamıştır.

3-) Her ne kadar davalının “LEXUS” ibareli tescilli markası bulunmakta ise de, davalının ancak tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden kullanma hakkı bulunmaktadır. Bu durumda yerel mahkemece, öncelikle, davacının kullanımına konu “parti, disco ışığı, flaşör, gece laması, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” malları yönünden aralarında marka uzmanı ile aydınlatma sektöründen bir bilirkişinin bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak davacının üretim yaptığı malların tescil kapsamındaki mallardan olup olmadığının tespiti gerekir. Neticede, söz konusu malların, davalı markasındaki mallar olmadığının tespiti halinde, bu defa da söz konusu malları üretmenin davacı markasına tecavüz niteliğinde olup olmadığının 556 KHK 9. maddesi uyarınca tespiti gerekir. Şayet davalı tescilli markası kapsamında bu mallar bulunmadığı takdirde tanınmış marka korunmasından yararlanarak davacının marka hakkına tecavüz edip etmediğinin tespiti yapılmalıdır. Söz konusu tespit yapılırken ayrıca davalının “parti, disco ışığı, flaşör, gece laması, kamp feneri, spot fener, ışıldak, çalışma lambası, spot fener lambası, el feneri” mallarını hangi tarihten itibaren üretip pazarlamaya başladığının da tespit edilerek bu tarih itibariyle davacı taraf markasının Türkiye’deki ilgili sektörde tanınmış marka olup olmadığı tespit edilmeli ve davalının genişletilmiş tanınmış marka korumasından yararlanıp yararlanamayacağı değerlendirilmelidir. Ayrıca, davalının uzun süreli üretimi yönünden davacının sessiz kalma ile hak kaybına uğrayıp uğramayacağı da değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin bütün, davalı vekilinin ise sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA.

Anahtar Kelimeler:  haksız rekabet, haksız rekabet ankara avukat, haksız rekabet dava, haksız rekabet hukuku, marka ankara avukat, Marka Hukuku, marka avukat, marka dava, marka ceza, marka hükümsüzlük, marka hükümsüzlüğü, marka ihlali, marka iltibas, patent hukuku, patent dava, patent ankara avukat, patent tecavüzü, yidk kararının iptali, türk patent dava, yidk dava


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz