Nis 30, 2020
1384 Görüntüleme

Markanın Yaygın Ad Haline Gelmesi

Yazan
banner

SMK m. 26/1-b’ye göre; Marka sahibinin fiillerinin veya gerekli önlemleri almamasının sonucu olarak markanın, tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad hâline gelmesi. durumunda marka iptal edilir.

Bir markanın toplum nezdinde marka olmaktan çıkıp yaygın ad haline gelmesi için halkın artık o markayı bir ürün veya hizmetin adı olarak algılaması gerekir. Bir mal ve hizmet artık o markayla ifade edilmeye başlanmışsa o ad artık jenerik hale gelmiştir.

Bu iptal sebebinin gerçekleşmesi için sadece markanın yaygın hale gelmesi yeterli olmamakta, bu yaygın hale gelme marka sahibinin markasına sahip çıkmaması nedeniyle meydana gelmelidir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2014/5775 K. 2014/15593 T. 15.10.2014

Davacı-karşı davalı vekili, “A.” markasının müvekkil adına tescilli tanınmış marka olduğunu, davalı yanın “P.” markasını kötüniyetli olarak, karıştırılmaya meydan verecek şekilde tescil ettirdiğini ileri sürerek davalı markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiş, karşı davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı uyarınca davacı taraf adına tescilli “A.” ibaresinin yaygın ad haline gelmesini önlemeye yönelik davacı tarafça gerekli tedbirlerin alınmadığı, bu ibarenin yaygın ad haline geldiği gerekçesiyle karşı davanın kabulüne, davacı markasının hükümsüzlüğüne karar verildiğinden asıl davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı-karşı davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Mahkemece karşı dava yönünden benimsenen bilirkişi raporu itibariyle karşı davalı adına tescilli A. markasının TDK sözlüğü ve internet w. sözlüğünde yer aldığı ve yine TMMOB’den gelen yazıda da alçıpan ibaresinin sektörde iki karton arasına sıkıştırılmış alçıyı tanımladığı, anılan markanın yaygın (j.) ad olduğu gerekçesiyle hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. 556 sayılı KHK 42/1-d maddesi uyarınca bir markanın yaygın ad haline gelmesine marka sahibinin davranışlarının nedeni olması halinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Bu nedenle, uyuşmazlık konusu markanın jenerik ad hale gelmesi tek başına yeterli olmayıp bu hale marka sahibinin davranışlarının sebep olması gerekmektedir. Karşı davalı şirket dava konusu A. markasına dayalı olarak 3. kişilere karşı davalar açtığını ya da ihtarnameler gönderdiğini ve yine bununla ilgili TPE nezdindeki marka başvurularına karşı tescilli markasına dayalı olarak itirazda bulunduğunu savunmuştur.

Bu durumda, sadece A. ibaresinin sözlükte ürün adı olarak belirtilmesi ve TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın cevabi yazısında “a.” ibaresinin sektörde yaygın bir şekilde ürün adı olarak kullanıldığına dair belirtme ile yetinilmeyerek, karşı davalının savunmasında belirttiği diğer delillerin de birlikte değerlendirilmesi suretiyle markasının yaygın ad haline gelmesine kendisinin davranışlarının neden olup olmadığı hususunun tartışılması gerekirken eksik değerlendirme sonucunda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, karşı dava bakımından kararın karşı davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, asıl davaya yönelik olarak davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın karşı davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacı-karşı davalıya iadesine, 15.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2013/6838 K. 2014/5657 T. 24.3.2014

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, rafından da belirtildiği gibi, markanın bir mal ve hizmet ile eş anlamlı olarak veya kısaltma biçiminde kullanılmasının markanın toplumda yaygın ad haline geldiğinin kabulü için yeterli olmadığı, davacı tarafından ibraz edilen tüm delilere göre davaya konu markasının ve bunun okunuşu olan ibaresinin basında zaman zaman arazi araçlarının genel adı biçiminde kullanıldığı görülmekle birlikte, biçimindeki kullanımın yeterince yaygın bulunmadığı, ayrıca davaya konu markaları biçiminde olmayıp biçiminde olduğu, dolayısıyla her ne kadar toplumun genelinde arazi taşıtlarının adı olarak jip, cip, jeep ibaresi kullanılsa bile bunun sonuca bir etkisi olmadığı, başta otomotiv sektöründeki profesyoneller olmak üzere toplumun eğitimli kesiminin ibaresinin bir ticari marka olduğunun bilincinde olduğu, öte yandan 556 Sayılı KHK’nın 42/1-d maddesinde yer alan hükümsüzlük sebebi için markanın tescilli olduğu mal veya hizmetler için yaygın bir ad haline gelmesi yeterli olmayıp, bunun marka sahibinin davranışları sonucunda ortaya çıkmış olmasının da gerektiği, bu kullanımların davalının tutum ve davranışları neticesi ortaya çıktığının da sabit olmadığı, ayrıca dava dilekçesinde yer alan açıklama ve yargılama sırasındaki beyan ve taleplere göre, davacının yaygın ad hale gelme iddiasının sadece motorlu taşıt araçları, arazi araçlarını kapsadığı ve bu emtia dışındaki diğer emtia yönünden yaygın ad haline gelme iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle her iki marka yönünden de ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2013/17164 K. 2014/19040

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, her ne kadar L..E.. Temizlik A.Ş’ye husumet yöneltilmişse de bu şirketin dava tarihinden önce davalılardan U. A.Ş. ile birleştiği, hukuken mevcut olmayan bir tüzel kişiye karşı dava açılamayacağı, açılmış ise esasa dair karar verilemeyeceği, davacının TEFLON markasının ayırt edicilik derecesinin yüksek oluşu, tanınmışlık derecesi karşısında, TEFLON ibaresinin bulaşık süngerleri emtiasında da kullanılması durumunda, davacının markasının tanınmışlığından haksız yararlanmanın söz konusu olacağı, ayırt ediciliğinin zedeleneceği ve itibarının bundan zarar göreceği, bu markanın jenerik (yaygın bir ad) ad haline geldiği iddiasının doğru olmadığı gibi bu davada sonuca etkisinin de bulunmadığı, hükümsüzlük davasına konu edilmeyen yaygın ad haline gelme hususunun, marka hakkına tecavüz davasında savunma olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu kullanımın 556 Sayılı KHK’nın 12. maddesi anlamında hukuka uygun bir kullanım niteliğinde olduğunun da

söylenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı L.. E. Temizlik A.Ş. yönünden esasa dair bir karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalıların eylemlerinin davacının maka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, durdurulmasına, tekrarının önlenmesine, takdiren (2.785,41) TL maddi tazminat ile 10.000 TL. itibar tazminatının ve 10.000 TL. manevi tazminatın dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte bu davalılardan müteselsilen tahsiline, hüküm özetinin ilanına karar verilmiştir.

Kararı, davalılar U.. A.Ş. vekili ile … Ltd. Şti. vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı U.. A.Ş. vekili ile davalı … Ltd. Şti. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2- 556 Sayılı KHK.’nın 68. maddesi uyarınca, marka hakkına tecavüz eden tarafından markanın kötü veya uygun olmayan bir şekilde kullanılması sonucunda, markanın itibarı zarara uğrarsa, marka sahibi bu nedenle, ayrıca tazminat isteyebilir.

Somut uyuşmazlıkta davacının tescilli ve tanınmış “Teflon” markası, davalılara ait tanınmış “Cif” markası ile birlikte, kendi üretimleri olan bulaşık süngerleri üzerinde, “Teflon Süngeri” ibaresiyle kullanılmıştır. Davalıların bu kullanımının yukarıda anılan 68. madde hükmünde belirtilen şekilde, markanın kötü veya uygun olmayan bir kullanımı olarak kabul edilemez.

O halde mahkemece, davacının itibar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle (10.000) TL. itibar tazminatının davalılar U. A.Ş. ile ..Ltd. Şti.’nden tahsiline karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle mümeyyiz davalılar yararına bozulması gerekmiştir.


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz