Şub 20, 2018
3806 Görüntüleme

Haksız Fiil Tazminat Tazminat Islah

Yazan
banner

ISLAH• MANEVİ TAZMİNAT
ÖZET: Somut olayda olduğu gibi, haksız fiil niteliğinde bir olgudan kaynaklanan maddi ve manevi
tazminat istemleri ayrı dava konularıdır. Maddi tazminat istemli açılan davaya ayrı bir dava konusu olan manevi tazminat isteminin ıslah yolu ile dahil edilmesi mümkün olmayacaktır. *
Y. HGK. E: 2014/4-1193 K: 2016/800 T. 15.06.2016
Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.02.2012 gün ve 2004/131 E. 2012/101 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 09.05.2013 gün ve 2012/8884 E. 2013/8433 K. sayılı
ilamıyla;
“1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun
gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince:
Dava, taksirle yaralamadan dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü
kabul edilmiş; karar, davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Ali E.’nin kurban kesiminde kullandığı kompresörün
patlaması sonucu yaralandığını iddia ederek maddi tazminat isteminde bulunmuş, ıslah ile maddi tazminat istemini arttırmış, manevi tazminat da ödetilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, maddi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş, ıslah ile istenen manevi tazminat istemi hakkında ise ıslah dilekçesinde
dava dilekçesi ile istenmeyen manevi tazminat için başvuru harcı yatırılmadığından usulüne uygun açılmış bir dava olmadığı gerekçesi ile
istem reddedilmiştir.
Islah müessesesi, 6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde
düzenlenmiştir. Davanın taraflarından her biri, tahkikatın sona erme-
3 Gön: Av. Fatih Karamercan, İzmir Barosu
394 İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 91 • Sayı: 5 • Yıl: 2017
sine kadar, yapmış olduğu usulü işlemleri bir kereliğine, kısmen veya
tamamen ıslah edebilir.
Davacı, 25.01.2006 günü, tahkikat sona ermeden, harcını yatırdığı
ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde açıkladığı maddi tazminat istemini artırmış, davalının manevi tazminat ile de sorumlu tutulmasını
istemiştir. Böylelikle davacı, dava dilekçesini ıslah etmiş olup, ıslahhakkını da ilk kez kullandığı anlaşılmaktadır. Ayrıca, dava açıldığı sırada tahsil edilen başvuru harcı, dava dilekçesindeki talep sayısınca alınmakta olmayıp maktu nitelikte ve dava
açılırken tahsil edilen bir harç türüdür.Şu durumda, davacının usulüne uygun ıslah dilekçesi ile manevi
tazminat isteminde bulunduğu anlaşıldığına göre mahkemece bu konuda bir karar verilmemiş olması doğru olmayıp kararın bozulması
gerekmiştir. “gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Taraf vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız fiil nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, haksız fiil nedeni ile maddi tazminat istemiştir. Yargılama sırasında ıslah yolu ile bilirkişi raporu doğrultusunda maddi tazminat istemini arttırmış, ayrıca manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece, maddi tazminat istemi kabul edilmiş, manevi tazminat istemi ise “dava edilmeyen bir şeyin ıslah ile davanın içine katılabilmesi mümkün değildir, ayrıca davacı manevi tazminat istemi ile ilgili olarak da bir başvuru harcıda yatırmamıştır” gerekçeleri ile reddedilmiştir. Kararın yukarıda yer alan gerekçe ile bozulması üzerine mahkemece manevi tazminat yönünden önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı
taraf vekilleri tarafından temyiz edilmektedir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesinde dava konusu edilmeyen manevi tazminat isteminin harcı yatırılmış bir ıslah
dilekçesi ile talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın anlaşılabilmesi için somut olayın anlatılması gereklidir.
Davacılar vekili 24.03.2004 tarihinde haksız fiil sonucu yaralanma nedenine dayalı maddi tazminat istemli dava açmıştır. Yargılama sırasında bilirkişi raporları alınmış, tazminat miktarının belirlenmesi üzerine davacı vekili 25.01.2006 tarihinde verdiği dilekçe ile dava açarken fazlaya dair hakkını saklı tuttuğu 1000 TL maddi tazminat miktarını 53.966,40 TL’ye
arttırmış, meydana gelen kaza nedeni ile küçük Fırat’ın sağ eli sakat kaldığını iddia ederek de 25.000 TL manevi tazminat istemiştir. Islah harcı olarak 1.066,50 TL yatırılmıştır.
Öncelikle ifade edilmelidir ki, ıslah tarihinin 25.01.2006 olması nedeni ile 6100 sayılı HMK’nın 448. maddesi gereğince mülga 1086 sayılı
HUMK’un ıslaha dair hükümleri dikkate alınacaktır.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 83. maddesine göre ıslah; iki taraftan her birinin usule müteallik olarak yaptığı
muameleyi tamamen veya kısmen düzeltmesi veya iyileştirmesi işlemidir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere ıslah tamamen (kamilen) veya kısmen olmak üzere iki şekilde yapılabilmektedir.
Kanunun 88. maddesine göre davacı, tamamen ıslah ile yeni bir dilekçe vererek davasını baştan itibaren usule müteallik bütün işlemlerini
değiştirebilir. Yani davacı bu yolla dava sebebini ve talep sonucunu tamamen değiştirip genişletebileceği gibi, davalı da tam ıslah ile savunmasını tamamen değiştirip genişletebilecektir.
Davanın tamamen (kamilen) ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. ( mülga HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir (HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.).
Davanın kısmen ıslahın da ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah
edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, İstanbul 2006 s. 4014). Davacının talep sonucunu (müddeabihi) arttırması, talep sonucunu terditli dava haline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik iş-
lemledir.
Islah ile kastedilen dava konusu edilen, yani dava dilekçesinde yer almış bir işlemin genişletilmesi veya değiştirilmesidir. Dava dilekçesinde
hiç yer verilmemiş bir şeyin değiştirilmesi veya genişletilmesi yani kısmen ıslah edilmesi mümkün olmayacaktır. Örneğin, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak dava değerini belirleyen davacı, ek dava açmak yerine, dilerse
saklı tuttuğu alacak bölümü için kısmen ıslah yoluyla talebini arttırabilmesi mümkündür. Çünkü dava dilekçesinde bir değer belirlemiştir ve bu değeri kısmen ıslah ile düzeltmektedir.
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan; hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette olanaklı değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu
olamaz (HGK, 29.06.2011 gün ve 2011/1-364 E., 453 K.).
Bu noktada; dava dilekçesinde dava konusu edilmiş vakıanın neticesi olan taleplerden bir kısmı hakkında dava açılmışken, dava konusu edilmiş vakıanın neticesi olan farklı bir kalem talebin ıslah yoluyla davaya dahiline olanak bulunup bulunmadığı irdelenmesi gerekir. Daha somut ifadeyle, somut olayda olduğu gibi, davacı haksız fiil nedenine dayalı olarak açtığı tazminat istemli davada sadece maddi tazminat talep etmişken, sonradan manevi tazminatın ıslah yoluyla “dava konusu” haline getirilip getirilemeyeceği üzerinde durulmalıdır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, kısmi bir dava açılmışsa, bu davanın kalan kısmı yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ıslaha konu olabilecektir. Örneğin az önce değinildiği üzere fazlaya dair hak saklı tutularak maddi tazminat istenilmiş ise muhakeme sırasında artan maddi tazminat miktarı kısmen ıslah ile istenebilecektir. Veya bir taşınmaza el atma nedeniyle istenen tazminat miktarının kısmen talep edilip, daha sonra ıslaha konu edilmesi, bir taşınmazın bir bölümü dava edilmişken diğer bölümünün de ıslahen dava edilmesi örnek olarak verilebilecektir. Bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak bir dava konusu bizatihi kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır. Örneğin bir taşınmazın tamamı hakkında iptal ve tescil istemiyle açılan davada, davanın konusunu bu taşınmazın bizatihi kendisi teşkil etmekle, bu taşınmazdan başka bir taşınmaz davaya dahil edilmek istenirse bu halde ıslah söz konusu olamayacaktır. Diğer bir örnek ise somut olayda olduğu gibi, haksız fiil niteliğinde bir vakıadan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemleri ayrı dava konularıdır. Maddi tazminat istemli açılan davaya ayrı bir dava konusu olan manevi tazminat isteminin ıslah yolu ile dahil edilmesi mümkün olmayacaktır. Şu hale göre kural olarak; dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür. Nitekim, HUMK’ nun 185. maddesinin 2. bendinde de davacının karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davasının mahiyetini tebdil edebileceği kabul edilmiştir. Ne var ki, açıklanan tüm hükümler göstermektedir ki, ıslahla kastedilen dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesidir.
Dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, haksız fiil nedenine dayalı tazminat istemli davada, davanın konusunu sadece maddi tazminat oluşturmaktadır. Dava
konusu edilmeyen manevi tazminat talebi ayrı bir müddeabihtir. Bu nedenle de ıslahın konusu olamayacakları; eş söyleyişle eldeki davada başlangıçta dava edilmeyip, ıslahla davaya katılmak istenen manevi tazminat ayrı bir müddeabih olmakla, ayrı bir davanın konusunu teşkil edecekleri, kanaatına oyçokluğu ile varılmıştır. Nitekim benzer ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 29.06.2011gün ve 2011/1-364-453 E. / K. sayılı kararında da kabul edilmiştir.
Görüşmeler sırasında azınlıkta kalan üyeler şu görüşleri savunmuşlardır: davalar arasında 6100 sayılı HMK’NIN 166/4 maddesi kapsamında
bağlantı bulunması halinde ıslah yolu ile dava dilekçesinde yer alamayan bir talebin eklenebileceği, tek bir eylem olduğuna göre bu eyleme dayalı taleplerin ıslah yolu ile eklenebileceği, tamamen ıslah ile dava dilekçesinin tamamını değiştirme hakkına sahip olan davacıya kısmen ıslah ile manevi tazminat isteminin eklenmesinin kabul edilmemesinin usul hükümlerine aykırı olduğu, başvuru harcı yatırılmış ise bu talebin bir ek dava gibi kabul edilerek karar verilebileceği, başvuru harcı yatırılmamışsa da, peşin karar ve ilam harcı ödenmek suretiyle verilen bu dilekçenin ayrı bir dava olarak kabul edilmesi gerektiği, başvuru harcının sonradan ikmal ettirilebileceği, usul ekonomisi ve süreye bağlı talepler bakımından arz ettiği önem nedeniyle böyle bir dilekçenin ayrı bir dava dilekçesi olarak kabul edilmesinin hakkaniyete uygun düşeceği, objektif dava birleşmesi olan davalarda talep kısmının ıslah ile arttırılabileceği, çağdaş hukuk sistemlerinde ıslah hükümlerinin bulunmadığı, hakka ulaşmanın önündeki engellerin kaldırılması gerektiği görüşleri savunulmuş ise de, Kurul çoğunluğunca bu görüşler kabul edilmemiştir.
Oluşan bu durum karşısında, mahkemece açıklanan ilkeler çerçevesinde manevi tazminat yönünden davanın reddine karar verilmesi ve bu
kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup; direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı
(3,729,55-TL) harcın temyiz eden davalılardan alınmasına, 15.06.2016
gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz