Haz 16, 2021
710 Görüntüleme

Malpraktis, Teknik Bilirkişi Raporları Arasındaki Çelişki 6926

Yazan
banner

Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce de; ”..Her ne kadar mahkemece aldırılan raporlar arasında çelişki olsa da, 09/06/2014 tarihinde Üniversite Öğretim Üyelerinden alınan bilirkişi raporunun dava konusu uyuşmazlığı çözmeye uygun olduğu, denetime elverişli olduğu, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasının usul ekonomisi gereğince doğru olmadığı ve yargılamanın daha fazla sürüncemede bırakılmaması için yeni bir rapor alınmasının dosya içeriğini değiştirmeyeceği ve mahkemeninde üniversite öğretim üyelerinden alınan rapora uygun karar verdiği anlaşıldığından davalının çelişkiyi giderecek yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmişse de mahkemece hükme esas alınan ilk raporun itiraza uğradığı, itiraz sonucu yeniden ve farklı bir kurumdan rapor alınmasına karar verildiği, alınan Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’nun raporunda ise meydana gelen olayın komplikasyon olarak nitelendirildiği ve böylece iki rapor arasında çelişki oluştuğu ve yine hükme esas alınan raporda enjeksiyon nöropatisinin komplikasyon olduğunun, siyatik sinirin kalçadan geçerken farklı lokalizasyonlarda olabileceği, bu şekilde bir varyasyon ihtimali dışlandığında meydana gelen sonucun gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi ile önlenebileceğinin beyan edildiği, ancak raporda varyasyon ihtimali bulunup bulunmamasına göre farklı sonuçlara ulaşılacağının belirtildiği ve böylece, bilirkişi raporları arasında çelişki oluştuğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişilerden oluşmuş farklı bir heyetten, taraf ve Yargıtay denetimine uygun rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2017/6926 K. 2020/4868 T. 17.6.2020

Dava, davalı hastanede davacının ameliyatı sonrası gluteal bölgeden gerçekleştirilen intramüsküler enjeksiyon neticesinde davacıda gerçekleşen enjeksiyon nöropatisi nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Yerel mahkemece, davacıya ait tıbbi tedavi evrakları getirtilerek Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi, Nöroloji Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan heyetten alınan 09/06/2014 tarihli raporda; davalı kurumda davacının esas sorunu olan prostat hastalığı için yapılan tedavinin tıp kurallarına uygun olduğu, ancak tedavinin bir parçası olan ve davalı ile sözleşmeli iş ilişkisinde bulunan hemşire …’in yaptığı kalçadan kas içi ilaç enjeksiyonu sonrası düşük ayak geliştiğinin ( Enjeksiyon Nöropatisi ) anlaşıldığı, yapılan enjeksiyon işlemi ile davacının maluliyeti arasında olayın meydana gelişi ve tıbbi sonuçları irdelendiğinden illiyet ilişkisi olduğu, enjeksiyon nöropatisinin mekanik olarak yapılan iğneye veya kullanılan ilaca bağlı olmak üzere toksit etkisi ile gelişen komplikasyon olduğu, siyatik sinirin kalçadan geçerken farklı lokalizasyonlarda olabileceği, yani bazen enjeksiyon yeri doğru yapılsa dahi siyatik sinirin anatomik varyasyonlarından dolayı hasarlanabileceğinin bilindiği, ancak böylesi varyasyonların son derece nadir olduğu ve siyatik sinir trasesine yönelik bir MR incelemesi ile böyle bir durumun araştırılabileceği, varyasyon ihtimali dışlandığında gereken dikkat ve özenin gösterilmesi halinde önlenebileceği, bu durumun dikkat ve özen eksikliğine bağlı kusur olarak kabul edilmesi gerektiği tespit edilmiştir.

Davalının itirazı üzerine Adli Tıp 2.İhtisas Kurulu’ndan alınan 03/08/2016 tarihli raporda ise; dava konusu olayda kişiye sağ gluteal bölgeden intramuskuler enjeksiyon yapıldığı, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da arazlara sebep olabildiği, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği kanaati bildirilmiş ve mahkemece davacının işgücü kaybı ve maddi tazminat talebine ilişkin hesaplamalar yaptırıldıktan sonra  Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan heyetten alınan rapor hükme esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce de; ”..Her ne kadar mahkemece aldırılan raporlar arasında çelişki olsa da, 09/06/2014 tarihinde Üniversite Öğretim Üyelerinden alınan bilirkişi raporunun dava konusu uyuşmazlığı çözmeye uygun olduğu, denetime elverişli olduğu, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasının usul ekonomisi gereğince doğru olmadığı ve yargılamanın daha fazla sürüncemede bırakılmaması için yeni bir rapor alınmasının dosya içeriğini değiştirmeyeceği ve mahkemenin de üniversite öğretim üyelerinden alınan rapora uygun karar verdiği anlaşıldığından davalının çelişkiyi giderecek yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Ancak mahkemece hükme esas alınan ilk raporun itiraza uğradığı, itiraz sonucu yeniden ve farklı bir kurumdan rapor alınmasına karar verildiği, alınan Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu’nun raporunda ise meydana gelen olayın komplikasyon olarak nitelendirildiği ve böylece iki rapor arasında çelişki oluştuğu ve yine hükme esas alınan raporda enjeksiyon nöropatisinin komplikasyon olduğunun, siyatik sinirin kalçadan geçerken farklı lokalizasyonlarda olabileceği, bu şekilde bir varyasyon ihtimali dışlandığında meydana gelen sonucun gerekli dikkat ve özenin gösterilmesi ile önlenebileceğinin beyan edildiği, ancak raporda varyasyon ihtimali bulunup bulunmamasına göre farklı sonuçlara ulaşılacağının belirtildiği ve böylece, bilirkişi raporları arasında çelişki oluştuğu anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişilerden oluşmuş farklı bir heyetten, taraf ve Yargıtay denetimine uygun rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçeyle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.


nöropati malpraktis nöropati malpraktis ayak düşmesi malpraktis ayak düşmesi malpraktis enjeksiyon malpraktis enjeksiyon malpraktis  doktor dava doktor davaTerimi kaldır: doktor hata dava doktor hata dava  doktor hata tazminat doktor hata tazminat  doktor hata ankara doktor hata ankara  doktor dava ankara doktor dava ankara


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz