Şub 6, 2020
920 Görüntüleme

Marka Hukukunda Tescil İlkesi

Yazan
banner

SMK m. 7/1’e göre; bu kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.

Yargıtay’ın uygulamasına göre tescil şarta bağlı bir hak sağlamakta ve markayı önceden kullanıp ona ayırt edicilik kazandıran varsa bu durumda “gerçek hak sahibi” denilen bu kişi tescilli markayı hükümsüz kılabilmektedir.

Ancak tecavüz davaları açısından SMK’daki daha özel ve somut hükümlerden faydalanabilmek için markanın tescilli olması gerekmektedir. Marka tescilsizse gerçek hak sahibi bile olunsa dava genel mahkemelerde TTK hükümlerine göre açılacaktır.

Marka vekilleri “gerçek hak sahipliği”ne göre yapılacak itirazlarda markanın kullanılıp markaya ayırt edicilik kazandırıldığını özenle göstermeli, açılacak davalarda ise marka avukatları sadece tescilsiz markaya dayanılıyorsa görevsizlik kararı almamak için ihlal davasının genel mahkemelerde açılacağı hususunu dikkate almalıdırlar.


Gerçek Hak Sahipliğinin Şartı; Ayırt Edicilik Kazandırma, Ciddi Kullanım 157

Gerçek Hak Sahipliği, Tescilsiz Kullanma Hakkı 4416

SMK’da Gerçek Hak Sahipliği İlkesi ve Sonradan Yapılan Tesciller

Gerçek Hak Sahipliği-Tescilde Teklik İlkesi Çatışması


2003 yılından itibaren Barolar Birliği’ne bağlı olarak çalışan Avukat Emre Kurt, kariyerine ticaret hukuku alanında başlamış Londra Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Ticaret Hukuku ve Marka, Patent, Faydalı Model, Telif Hakları yan genel adıyla Fikri Mülkiyet Hukuku alanında uzmanlaşmıştır. Londra Üniversitesi’ndeki ihtisasın ardından Av. Emre KURT özellikle marka, patent ve haksız rekabet hakları konusunda yoğun olarak çalışmaktadır. İyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yorum Yaz